Sabahattin Ali'nin "İçimizdeki Şeytan" kitabının arka
kapagından :
"... İsteyip istemediğimi doğru dürüst
bilmediğim, fakat neticesi aleyhime çıkarsa istemediğimi iddia ettiğim bu nevi
söz ve fiillerimin daimi bir mesulünü bulmuştum: Buna içimdeki şeytan diyordum,
müdafaasını üzerime almaktan korktuğum bütün hareketlerimi ona yüklüyor ve
kendi suratıma tüküreceğim yerde, haksızlığa, tesadüfün cilvesine uğramış bir
mazlum gibi nefsimi şefkat ve ihtimama layık görüyordum. Halbuki ne şeytanı
azizim, ne şeytanı? Bu bizim gururumuzun, salaklığımızın uydurması...
İçimizdeki şeytan pek de kurnazca olmayan bir kaçamak yolu... İçimizdeki şeytan
yok... İçimizdeki aciz var... Tembellik var... İradesizlik, bilgisizlik ve
bunların hepsinden daha korkunç bir şey: hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı
var ..."
Bir
de ic sayfalardan hepimizi özetleyen oldukca sert bir kesit :
"... Mesela herhangi bir gün müthiş bir iç
sıkıntısı seni boğar. Hayat sana karanlık, manasız gelir. İnsan, biraz evvel
senin zırvaladığın gibi felsefeler yapmaya başlar. Hatta yavaş yavaş onu da
yapamaz ve canı ağzını açmayı bile istemez. Hiçbir insanın, hiçbir eğlencenin
seni canlandıramayacağını sanırsın. Hava sıkıcı ve manasızdır. Ya fazla sıcak,
ya fazla soğuk, ya fazla yağmurludur. Gelip geçenler suratına salak salak
bakarlar ve on para etmez işlerin peşinde, bir tutam otun arkasında koşan
keçiler gibi dilleri bir karış dışarı fırlayarak dolaşırlar. Aklını başına
derleyip bu pis ruh haletini tahlil etmek istersin. İnsan ruhunun çözülmez
düğümleri bir muamma gibi önüne serilir..."

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder