29 Haziran 2012 Cuma

The 88 - No One Here

Sarhosluk geçtikten sonra her iki taraf da bir şey olmamış gibi davranıyorsa insan kendini şizofren gibi hissediyormuş.
Gerçekten bunu demiş miydim, böyle olmamış mıydı acaba? Ben niye bunları düşünüyorum, hayal mi kuruyorum?
...
Sadece ben mi boyle dusunuyorum? Yoksa bu yaştan sonra şizofreniye bu kadar yakın oldugumu mu hissediyorum. 
Keyword: Bebek'te cıplak ayakla taksi beklemek.

28 Haziran 2012 Perşembe

Lily Allen - Fuck You

"İş Yerinde Psikolojik Taciz - Mobbing"
4. sınıfın 2. donemi aslında okulun da son donemi...
Pınar hocanın yeni kitabı çıkmış, bu konu hakkında ilk kitap yazan öğretim görevlisiymiş, sınavda kitaptan örnek olay sorcakmıs ama kitabı almaz zorunlu degilmis (sıkıysa alma).
Örnek olayları okurken ve derste dinlerken o zaman bize masal gibi geliyormus, hocanın "bu onemli" dedigi seyler gercek hayat icin degil sınav icin onemliymis o donem. 
...
Kadın Yonetici Felaketi
Blogumun takipcisi olmadıgı icin rahatım, amacım icimi dokmek. 
Okul bittikten sonra bir iki is gorusmem oldu. Ise girmeden Amerika'ya gittim, geldim. Reklamcılık Vakfının yaz okulu ardından toplamda 6 ay suren bir staj donemim oldu ve universitede okurken staj yaptıgım yerde ilk isime basladım. Bizim bolum 22 kisiden olusuyordu yanlıs hatırlamıyorsam 19'u kadındı. Bu bir cehennem demek!! 
Sonraki işimde de üstüm, üstümün üstü, üstümün üstünün üstü..... kadındı. Pas geciyorum bu konuyu da. 
Simdiki işimde tabiki durum aynı. 
...
Ilk baslarda sadece yoneticinin bekar olmasından kaynaklı sandıgım sorunlar ve benzerleri hepsinde varmıs, sorun kadın olmakmıs, dogamızda varmıs. 
...
Gelelim Pınar hocanın kitabına... Kitapta okudugumuz "hahaha bu ne ya boyle sey mi olur mu, taciz mi aman psikolojik taciz nasıl olur ki?" dedigimiz ve benzeyen benzemeyen bir cok sey geldi basımıza.
Hande (aşağıda) yöneticisi yüzünden işi bırakıp Ingiltere'ye gitti. 
Ben zaten reklam ajansında 3 senedir cetin sartlarda calısmaya calısıyorum. 
(Mobbing kitaplarımız)
Sinirleniyorum, sakinleşiyorum, nefret ediyorum, sonra haksızlık ettigimi dusunuyorum, kendimi savunuyorum, bazen savunamıyorum... 
Zıt duygular yasıyorum gun icinde 100 defa. Inis-cıkıs, inis-cıkıs..... 
Isimi cok seviyorum, fikir toplantıları, bir reklamı televizyonda gormek, musteri sunumları... o kadar cok sebep var ki beni bu sektorde tutan. Ama "egolar" beni dibe cekiyor zaman zaman (gun icinde ortalama 4-5 kez)
... 
Grey'de çalışken kreatif ekip müşteri ekibine kızdıgında, bir tartısma oldugunda bu sarkıyı acarlardı. Bu kadar  goz gore gore gonderme yapılır mı derseniz. Bu hic bir sey. Ne tartısmalara sahit oldum simdiye kadar anlatamam. 
Bu arada kimle konussam isinden memnun degil. Herkes "reklamcı mısın ne guzellll" diyor ama durum dusundugunuz gibi degil cogu zaman :)

27 Haziran 2012 Çarşamba

Beirut - Vagabond (Soso dogdu)

Kavga etmeyi bile basaramayız biz. Kavganın en hararetli yerinde birden gülmeye baslar "ne yapıyoruz biz?" deriz.
...
Tek farkımız birimiz light cola birimiz normal cola içiyor olmamızdır.
...
Hep hayal kurarız ama hep :) 
...
Birlikte kaldıgımız gecelerde tamam artık ısıgı kapatım uyuyalım dedigimizde benim cenem dustugunden minimum +2 saat daha konusur, iyi geceler demeden uyuyakalırız. 
...
Pazar kahvaltılarını ayrı ayrı yaparsak o gunden hayır gelmez.
...
Cips esliginde film izler, mantı, pizza, soya soslu tavuk çok severiz. Gecenin bir korunde arabayla turlamak icin cıkmısken "pizza" için 40 km yol gideriz.
...
Genellikle kendimizi drama queen sanarken herkesin kafasına takacagı seylere takılmayıp baska seylere takılırız.
...
Akıl yasımızdan zaman zaman suphe ederiz.
...
Birimizin bir şey soylemesine gerek olmaz. Anlarız zaten soylemeden. 
... 
17 sene
...
Eger sen olmasaydın hayatımda buyuk bir bosluk ve o boslugun adı da SOSO olurdu. (drama queen ben) :) 
...
Nice yaslara o zaman.
P.S. Şarkının ismine dikkat:)

26 Haziran 2012 Salı

Suzanne Vega - Luka

Momiji, sevdiklerine güzel ve sevimli bir şey verirken altındaki kağıda not yazdıgın sevimli bir bebektir. Mektup gibi yani. Belki de mektuba benzettigim icin bu kadar cok seviyorum Momiji'yi. 
...
Ben minik, sevimli, renkli, ıvır kıvır şeyleri cok seviyorum. Evet seviyorum!! İsteyen istedigi kadar kac yasındasın, bu ne, bunu mu giyeceksin diyebilir. Seviyorum, sevicem. 
...
Dunya sevimlisi kız cocuklarım...

Coldplay - Yellow

Bir iki hafta önce bir fotograf ararken eski CD'lere bakıyordum.Memory stick cıkmadan onceki donemler...  Fotograflar, videolar, yazılar, sarkılar bir sürü sey buldum. 
...
Bir tane isimsiz mp3 dosyası vardı, tıkladım bu ne diye. Basta tam anlayamadım, kayıt cok kotuydu sonra hatırladım. 
...
"Yellow"
...
Universitedeki 1. senemin yazında msn'den konusurken yollamıstı bana kendi kaydettikleri sarkıyı. 
...
Ne kadar cok zaman gecmis nerdeyse 7 sene olmus. 

Across The Universe

Bir sarkıyı en iyi kim soyluyor sorusunun cevabı insanın ruh haline gore degiskenlik gosteriyor bence.
Gecen gun kahvaltıda "Across the Universe" sarkısını mırıldanıyordum. Abim kimden soyluyorsun dedi. Ne farkı vardı ki? Ne Beatles ne Scorpions'tan soylemiyorum oyle soyluyorum iste dedim.
Abim, Scorpions daha iyi soyluyor bence dedi bense Beatles daha iyi dedim. O an oyle dusunuyordum aslında ama ajansa gelince actım once Scorpions'tan sonra Beatles'dan dinledim ve gercekten Scorpions daha iyi geldi. Simdi dinleyince yine fikrim degisti.
Bu nedenle onemli olan sarkıyı kimin soyledigi degil senin o an o sarkıyı kimden dinlemek istedigindir bence.

Jon Bon Jovi - Ugly

If you're ugly, I'm ugly too... 
...
Ben küçükken abim yine Bon Jovi dinler, ben de kulak misafiri olurum. 
Biraz daha büyüdükten sonra Richie Sambora'yı duyar, görür, hayranlık duyarım. 
...
Sonra geçer o his Bon Jovi esas adamdır sonuçta. 
...
Always dinlenirken üzülür, the distance dinlenirken hasret cekilir, never say goodbye derken aglanır, runaway dinlenirken kacılır, all about loving you dinlenirken aşık olunur, Janie don't take your love to town dinlenirken bağıra çağıra eşlik edilir... bu liste böyle devam eder gider. 
...
Ugly ise biraz hırslı biraz sakin inişli çıkışlı anlara birebir bir şarkı. 

25 Haziran 2012 Pazartesi

Taslak

Yazdıgım ama taslak olarak kaydettigim o kadar cok sey varmıs ki bugun farkettim.

24 Haziran 2012 Pazar

Damien Rice - Woman Like a Man

Blogtaki 5 sarkıdan 2'si Damien Rice olsa olur bence...
Değişik bir şarkı bu. Birinden hem nefret edip hem de asık gibi içindeki nefreti kusar gibi. 
İçinde zıt duygular barındırıyor. Tutkulu ama öfke dolu aglamaklı ama hırcın.  
Şarkı bittiğinde içinizde tuhaf bir his oluyor. 

Nada Surf - Always Love

"Dogru zaman" diye bir sey yok. "Dogru zaman senin istedigin zamandır." Bunu bir turlu anlatamıyorum kendime.
Korkular > Cesaret
Benim icin durum hep bu sanırım. 
Ne zaman cesaretimi toplasam sonunda kortugum sey basıma geliyor ya da korktugum icin hep "o korktugum sey" basıma geliyor. 

Gary Higgins - Thicker Than a Smokey

Bir sarkı dusun temposu ne hızlansın ne azalsın, adamın sesi ne yukselsin ne insin. Dinle, huzur bul, hayal kur sıradaki sarkıya gec. 
Biraz da Red Kit'in sonunda calan sarkıya benzetiyorum ben bu sarkıyı. Hani günes batarken kahramanımız Duldul'une biner ve gider.

The Connells - 74 75

Got no reason for coming to me and the rain running down. 
There's no reason. 
And the same voice coming to me like it's all slowing down. 
And believe me

...
İnsanın hayatında bazı sarkılar vardır. Uzun sure dinlemezsin, playlist'inde yoktur ama oyle bir an gelirki acarsın ve bıkmadan uzun sure ust uste dinlersin. 

The Decemberists - Here I Dreamt I Was an Architect

Yazmak bir insana bu kadar iyi gelirken neden yazmaz ki? 
Hayat mı cok hızlı akıyor, ben mi yetisemiyorum bilmiyorum ama ben eskiden kafamı dinlemek istedigimde ya  kulaklıgımı takar yuruyuse cıkardım ya da yazardım. Uzun uzun yurur ya da uzun uzur yazardım... 
Kafamdaki soru isaretlerini hep boyle cozerdim. Ne zaman bıraktım yazmamayı ya da yurumeyi? 
...
İse basladıgımdan beri hep bi huzursuzluk icinde yasıyorum. Bu duzelir mi ki yoksa is hep boyle mi? eger is boyleyse insanlar nasıl 20-30 sene calısıyor. Ben ilk senemden itibaren emekliligimin hayalini kuruyorum. Calısamam ben o kadar sene diyorum. 
Tembellikten mi diyorum bunu? 
Kesinlikle hayır. 
Belki dogru meslegi secmedim, belki de butun isler boyle bilmiyorum. Calıstıgım ilk ajansta bunun karsılastırmasını yapamıyordum ama 3. ajansımda en azından butun ajansların benzer oldugunu biliyorum. 
...
İlk 2 senemi hayatım is olarak gecirdim. Kendime vakit ayırmaktan vazgecip gece tuvalete kalktıgımda bile blackberry'imden maillere cevap atıyordum. Dogru duzgun hic bir sosyal aktiviteye vakit ayırmıyor, hobi mi ne hobisi diyordum. Belki de o donemde yazmaktan vazgectim. Degil yazmaya, yuruyuse cıkmaya kitap okumaya bile vakit ayıramıyordum.
...
Ne zaman isi bırakıcam ben diye aglaya aglaya eve gelsem; kızım is bulmadan isi bırakma, butun isler boyle, .......... sozleriyle daha cok sinirleniyor daha cok aglıyordum. Biz agla diye soylemiyoruz kızım senin sinirlerin bozulmus, bırak bu kadar sıkıldıysan ama is bulmak coz zor vs vs. 
Benim ihtiyacım olan yeni is bulmak degil biraz sakin kalıp kafamı toplamaktı aslında ama bunu kimseye anlatamadım. Para biriktirmeye calıstım, hesap kitap yaptım. En basından beri istedigim isi bırakıp kafamı toplamak icin Amerika'ya gitmekti. 
İlk basta is bulmadan isi bırakmadım. 
Cuma isten ayrılıp pazartesi diger yerde basladım. 
Sonuc husran ve yorgunluk. 
Ajanstan cıkamıyordum. Abartmıyorum, gercekten cıkamıyordum. 
Mutsuzlugum iyice pekisti "Ben ne yapıyorum?" sorusunu cok sık sormaya basladım kendime. 
İstifa ettim. 
Hem de is bulmadan. 
Yasal suremin son haftası eski direktorum yazdı "orda mutlu musun bilmiyorum ama soyle bi is var, gorus istersen" diye. 
Gittim, görüstüm ve kabul edildim. 
Yeni is yerindekiler burda isi bıraktıgımı bilmedikleri icin hemen orda baslamam gerekmiyordu.
Onumde koskoca 3 hafta vardı. 
Daha onceki Amerika vizem egitim vizesi oldugu icin hemen turist vizesi aldım, vizemin geldigi gun ucak biletimi aldım ve 2 gun sonra Los Angeles ucagındaydım. Hersey o kadar hızlı oldu ki kimse gidecegime inanmadı havaalanına gidene kadar. 
...
Yazdıklarıma baktım da o kadar ayrıntılı anlatmısım ki gercekten yazmayı cok ozlemisim. 
Sarkı paylasma blogum amacını astı galiba :)

22 Haziran 2012 Cuma

Damien Rice - Cheers Darling

Bu şarkı "nikahına beni cagır sevgilim" kıvamında sozlere sahip olsa da cok sevdigim bir sarkı.
Genelde bende hastalık olan "1 sarkıyı 100 kere dinleme alıskanlıgı" bu sarkı icin cok gecerli degil ne yazık ki. Cunku biraz intahara surukler bir etkisi var bence.
Bu video'da cok tatlı olmus.

The Bowmans - Southern Sky

Böyle şarkılar dinledigimde kendimi Amerikan filmlerindeymişim gibi hissediyorum. 
Yaz geldi ya en sevdigim etkinlik gece balkonda oturup muzik dinlemek. 
...
Sogukta olsa sivisinekte olsa bilgisayarım+kulaklıgım+cay, kahve+ ... 
... 
Bu aktivite kışın en cok ozledigiğ aktivitelerden biri oluyor ve Mayıs geldi mi aksamları buz gibi olsa da battaniyeyi alıp kendimi balkona atıyorum ve tabi Eylul, Ekim donemleri de yukardaki listeye battaniyeyi ekliyorum. 

Alana Davis - Reaper

Bir günün çok farklı geçmesini beklerken o gün çok daha farklı geçebilir. Bu gün oyle bir gun olabilir, olmayabilir de...

Pulp - Like a Friend

Birinden mi hoşlanıyorsun?
Dur!!!
...
Bu bildiginiz Pulp degil efendim :)

Morrissey - Let Me Kiss You (Büyükada)

Büyükada ve Soso... Hic detay vermeden anlatacagım, sadece ilerde hatırlamak icin yazıyorum bu gunu.
Gecen hafta sonu bir gunlugune Buyukada'ya gittik. 
Uzun zamandır vapura binmek isteyen ben uzun uzun vapur yolculugundan sonra(karakoy, kadıkoy, heybeliada, burgaz ada...'ya ugradıktan sonra) Buyukadaya 21.00 gibi vardık. Otelimizi bulup odamıza esyaları yerlestirdik. 
...
Sahildeki balıkcılardan en ucta olanında yemek yedik, içki ictik sarhos olduk.
...
Otele donduk uyuduk
...
Kahvaltı edip, Aya Yorgi'ye çıktık. O nasıl bir yokuş o nasıl bir yorgunluk. Tam 2 saat yürümüşüzdür. Ama harika bir manzarada oturup muhabbet ettik. 
... 
Ve eve dönüş
... 
Akşamustu vapuru ile evimize donduk. 

Cok guzel bir hafta sonu oldu... Bu kadar yakınken arasıra yapmak gerek gitmek gerek. 

Sosoyla gidilen bir tatili anlatırken Soso'nun sevdiği bir şarkıyı koymak lazım :) 

Once Soundtrack - Falling Slowly

Daha Grey'de calısıyorum.
Gökhan CD yazıyor elinde bir suru film. Ne yapıyorsun diye sordum. Hafta sonu için kendime film indirdim onları yazıyorum. Bana da yazar mısın dedim birlikte indirdigi filmlere baktık. Bir kac tane sectik. Bu film de onlardan biriydi. Özelikle muzikleri beni cok etkilemisti yasanan askta cabası.
...
Ask var mı yok mu bilmiyorum.
Ama filmlerde ask var onu biliyorum :) 
Bu filmde gercekten guzel bir ask vardı, muzikleri de sıcacık insanın icini ısıtan, aska inancını arttıran turdendi. 
Kısın sıcacık bir odada sıcacık birseyler icerken izlenebilecek filmin sıcacık sarkısı. 


Pearl Jam - Alive

Sustum sustum sıkıldım.
Anlasılmak mı iyi anlaşılmamak mı
Konuşmak mı susmak mı
Bir şeyi istediginde eger cok istiyorsan istememeli misin
...
Kafandan gecen bir suru sorunun cevabını duymak istiyor musun
Yoksa boş vermek isterken düsünmeden yapamıyor musun
Bazen konusmak yeterli gelmiyor, yazmak cozum mü bilmiyorum.

Yaz geldi, hava güzel güneş hep parlak ben her zamanki gibi drama queen'im
Galiba insanın genlerinde var bu özellik
Ne mevsimle, ne mutlulukla ne başka bir şeyle değişmiyor
Bir insan ya drama queen'dir ya degildir bence.