9 Ağustos 2013 Cuma

Şimdi taşınma vakti

Şimdi taşınma vakti...

Çocukken evi ilk görmeye geldiğimizde "Bu oda benim olsun" diye evde koşturmamızın ardından evin en küçüğü olarak en küçük odası verilmişti bana.

Odam, 19 sene binbir türlü hikayeyi dinledi, arkadaşlarımın sırlarını sakladı benimle, sevinçli anlara tanıklık etti. Gizli gizli telefon konuşmalarını duydu ve içeriye duyurmadan sessizce akan gözyaşlarını gördü.
9-10 kız küçücük odada toplanıp ders çalıştı, dedikodu yaptı zaman zaman.

İlkokul, ortaokul, lise ve üniversite bitti. Yaz tatillerinde yazlığa, daha sonraki yıllarda tatillere gidildi. Bir sürü bayram geçti, 19 kez yeni yıl ve doğum günü kutlandı, yüzlerce misafir ağırlandı.

Uzak ya da yakın başka bir yerde olacağız artık.

Yaşanan her anı taşınan kolilerle gelmeli bence ya da sıkı sıkıya bağlanmamalı insan yaşadığı yere.

Yeniden başlamalı şimdi kalınan yerden her şeye.



16 Mart 2013 Cumartesi

İçinde İsim Geçen Güzel Şarkılar Vol. 1

Her hikayenin bir kahramanı vardı, kahramanların da isimlerine yazılan şarkıları.
Amie, Jeremy, Joey ve Adrian'nın hikayeleri onlardan birkaçıydı...

Amie:
Bu şarkının hikayesini Damien Rice yazın One Love'a geldiğinde anlatmıştı.
Direkt bu video'dan hem hikayeyi hem de şarkıyı Damien Rice'dan dinleyebilirsiniz.


Pearl Jam - Jeremy:
Şarkının girişindeki davullu yükseliş, Eddie Vedder'ın sesindeki öfke, Jeremy'nin hikayesi...
Şarkı bittiğinde içinde tuhaf bir his bırakıyor, boğazına bir şey yapışmış oluyor.

Jeremy, Pearl Jam'ın Release'dan sonra beni en çok etkileyen hikayeye ait şarkısı.


Bon Jovi - Joey
Bu şarkıyı ne zaman dinlesem belki oradaki hikayeye benzer bir hikaye anlattığı için aklıma Dawson's Creek geliyor. Bununla birlikte her dinlediğimde kendimi iyi hissettiren şarkılardan biridir Joey. 

Akustik versiyonunu dinleyiniz;



Jewel - Adrian:
Çoğu insan Foolish Game şarkısı dışında bir şarkısını bilmese de birçok güzel şarkıya sahip Jewel. Adrian da bu şarkılardan biri. Aslında şarkıdan ziyade bir çocuğun hikayesini anlatıyor bu şarkı.

13 Mart 2013 Çarşamba

Tonic - If You Could Only See / Rialto - Monday Morning 5.19

Bu gecenin 2 tane çok eskilerden şarkısı var.
İkisi de melodi ve söz anlamında oldukça depresif belki ama ne zaman dinlesem güzel bir duygu kaplar içimi. Sanki, "Evet kötü bir dönem ama bugün son! Artık her şey düzelecek." gibi bir his.

Tonic - If You Could Only See:

Bu şarkıyı sadece abim ve ben biliyoruz sanarken onun bana bir link yollayıp "Bu şarkıyı biliyor musun?" demesine çok şaşırmıştım. Benim için o kadar eski ve o kadar güzel bir şarkı ki tam da bu geceye uygun.



Rialto - Monday Morning 5.19:

Bu şarkının klibi sahne sahne gözümün önünde. Okuldan gelir gelmez MTV, MCM, Number 1 TV izlediğim, haftasonu BBC'de Top of The Pops'u video'ya kaydettiğim yıllardan bir şarkı Monday Morning 5.19.


Bu iki şarkı yukarıda yazdığım gibi bir etki yapmasının yanısıra herhangi bir yerde çaldığında eski bir arkadaşımı görmüş gibi sevinirim.
Böyle hissettiren şarkılar insanların hayatında önemlidir, özeldir bence.

11 Mart 2013 Pazartesi

İnsan İlişkileri > Müşteri İlişkileri (şarkısız)

Bugün karşıda bir toplantıya gittik. Uzun, karmaşık ve belirsizliklerle dolu bir toplantıydı.
Haftanın ilk günü olmasına rağmen sanki bütün enerjim tükenmişti. Bir an eve gidip uyumak istediğimi düşünürken buldum kendimi.

Toplantının sonlarına doğru, bir işin detayını konuşmak için başka masaya geçtik onunla.
İşi konuştuktan sonra, "Dün akşam sinemaya gittim çok geç bitti, nasıl uykum var anlatamam." dedim. "Hangi filme?" dedi. "Sefiller." diye cevap verdim, derken İstanbul Film Festivali'nden, Akbank Film Festivali'nden konuşmaya başladık. "Burada işe başladıktan sonra asosyal oldum." dedi her reklam sektöründe çalışan arkadaşım gibi.

... "Geçen sene benim için çok zor bir seneydi." deyince ilk başta işle ilgili olduğunu düşündüm.

..."Düğünüme 3 hafta kala terk edildim, sonra abimin beyninde ur olduğunu öğrendik ... " diye anlatmaya başladı. O anda sanki toplantıda değilde bir arkadaşımın derdini dinliyormuşum gibi hissettim.
Yeri geldiğinde gecenin geç saatlerine kadar çalışıp, bir işi baskıya yetiştirmek için sinir harbi yaşadığımız, işten çıkmak için montumu giyerken aldığım bir mail ile bu nasıl bir iş diye isyan ettiğim ben ve müşterim arasında aslında bir müşteri ilişkisi değil bir insan ilişkisi olduğunu gördüm.
İnsan, sabah işe gidip masasına oturduğunda bütün acil işleri yetiştirip dünyayı kurtardığını sansana bunların aslında hiçbir önemi yoktu. Yaptığımız iş, sadece bir broşürü baskıya göndermek değil insani şartlarda çalışmaktı ve eksik bir mail aldığında hemen çocuk azarlar gibi cevap vermektense belki kötü bir gün geçiriyordur diye düşünebilmekti.

Eve dönerken "sosyalleşmek lazım bazen" konulu bir mail aldım ondan. Film festivalleri ile ilgili bazı link'ler atmıştı...

Toplantı notu yazmak, konuşulan aktivitelerin hangisini yetiştirebileceğimiz ve yapabileceğimizin hiçbir önemi yoktu.
Bugün şunu öğrenmiştim; yaptığımız iş müşteri ilişkileri değil insan ilişkileriydi.



15 Şubat 2013 Cuma

24 Ocak 2013 Perşembe

The Narrative - Eyes Closed

Bir gün yepyeni bir gün olur... 




The clouds hold
A storm over this road
You're dreaming
Or at least you've got your eyes closed

And this dormant love you've built inside your stubborn ways,
Well its begging now, for air
Oh, the sudden breath of change
As these waves crash against the highway cliffs
I'm so scared they'll flood me where I sit
When roads, they change to waterways
They never carry home

You pull back (pull back) and you angle towards the window
Now the rain is crashing down,
And oh my god, you're beautiful
And I'm so unsated, still I pray you'll hold back your escape
Yeah we still got time
And in my mind these bends could be steered straight

As these waves crash against the highway cliffs,
I'm so scared they'll flood me where i sit
When roads, they change to waterways
They never carry home

Well, I'm sorry for the things I had to say
And I'm sorry i pushed your hand away from the radio
I pushed your hand away from the radio
I should have just let it go




14 Ocak 2013 Pazartesi

Konser Vol 1: Scorpions - Send Me an Angel

Konser'in üzerinden 2-3 ay geçti bir türlü yazma fırsatı bulamadım konserle ilgili yorumlarımı... 

Uzun zamandır gittiğim en güzel performanslardan biriydi Scorpions konseri. En güzel konser değil en güzel performans diyorum. Çünkü gerçekten harika bir performanstı. 
Özellikle James Kottak'ın yaptığı show bir hafta on gün gözümün önünden gitmedi diyebilirim. 
Sevdiğim birçok şarkıyı söylemeseler de sevdiğim birkaç şarkı ile yetindim. 


Abimler en öndeki kategorideydi. Bu video da onun çektiklerinden. 

Send me an angel: 

5 Ocak 2013 Cumartesi

Joan Osborne - One of Us

Bu yaz o yazlardan  değildi.
Artık 3 aylık yaz tatillerimiz yoktu üstelik amcam hastaydı.
Kuzenlerim gelmeyecek, sabahlara kadar oturup bütün kış olanları anlatamayacaktık birbirimize, yeni şarkılar dinleyemeyecektik birlikte.
İşe gidip gelecektik geç kararan günlerde, amcamdan haber bekleyecektik...
Bazen iyi haberler alacaktık bazen kötü.

Bu yaz sevilmeyen bir yaz oldu, eksik bir yaz oldu.
Bu şarkı o eski yazlardan kalma bir şarkı.
Özlemle dinlenmeli. O günlere gitmeli.


1 Ocak 2013 Salı

The Police - Roxanne

Roma Dondurmacısı:

Ben küçükken sadece yazları yenirdi dondurma. Pasta gibi bir dondurma çıkmıştı -Viennetta- ama her bakkalda olmaz ancak eve özel bir misafir geleceği zaman alınırdı.

Babam bana hep "Isıtarak ye!" derdi yılın ilk dondurmasını aldığında. Nasıl yenilir ki dondurma ısıtılarak?
Çocuklar dondurma yemek için yazı beklerdi.
Bir şeyleri beklemenin değerini bilen bir kuşakla büyüdüğüm için mutluyum. DONDURMA YAZIN YENİR!

Yazlığa gidilen ilk gece sahile gitmek ister çocuklar. Ama taşınma telaşından yorgun düşen büyükler keyif çaylarını içer balkonda.

"Hakiki Roma Dondurmacısı", "Tarihi Roma Dondurmacısı" isimleriyle sıra sıra dondurmacılar dizilidir sahilde. Hepsi en hakiki Roma dondurmasını yapar kendince. Ailenin en küçüğüysen hep küçük küllahta alınır sana hakiki Roma dondurması...

Kışın ne yapardı bu dondurmacılar, nasıl geçinirdi bilinmez ama dondurma yazın yenirdi.